Prof. Dr. Selim YAZICI

Personal Website

Uluslararası İşletmecilik

Tehlikeli coğrafyalarda çalışanların izlenimleri

Küreselleşmenin bir sonucu olarak işadamları, yöneticiler artık dünyanın dört bir yanında görev alıyorlar. Daha iyi ücretler, terfi imkanları ve rekabetçi yapıları, gelişmekte olan ülkeleri cazip kılıyor. Son dönemde Brezilya, Meksika,Çin, Hindistan, Endonezya’da artan yatırımlar profesyonelleri kendine çekiyor. Yine artan yatırımlara bağlı olarak Rusya ve Kafkas ülkeleri, Irak, Cezayir, Lübnan gibi ülkelerde ve Afrika’da çalışan yabancı yöneticilerin sayısı da her geçen gün artıyor.

 

Kimi zaman mafya, kimi zaman terör olayları, kimi zaman da adam kaçırma, kapkaç, hırsızlık bu bölgede görev alanları ve onların ailelerini tehdit ediyor.

 

Çokuluslu şirketler bu ülkelere gidecek olanlara ve ailelerine, orada yaşam, kültür, iş yapış şekilleri hakkında çok sıkı bir eğitim veriyorlar. Özellikle güvenlik konusunun üzerinde duruyorlar.

Bazı ülkelerde iş adamları ‘altın kafeste’ yaşıyorlar sanki. Güvenlik korkusuyla yaşadıkları evler yüksek duvarlar, tel örgüler ile örgülü. Arabaların camları siyah filmle kaplı. Gece dışarıya çıkmıyorlar ve gündüzleri de münkün olduğunca dikkat çekmemeye çalışıyorlar.

23.03.2010 tarihli Le Monde’da yayımlanan, bir araştırmaya dayanan haberde, üretimlerini başka ülkelerde yapan şirketlere en tehlikeli ülkeler sorulmuş. Buna göre

Yüzde 25 Rusya

Yüzde 17.6 Çin
Yüzde 11.8 Nijerya
Yüzde 11.8 Cezayir
Yüzde 11.8 Güney Afrika
Yüzde 8’i de İtalyan mafyası cevabını vermiş.
Yine aynı araştırmaya katılan şirketlerin yüzde 93’ü ülke polisine başvururken yüzde 96’sı özel güvenlik hizmetleri de aldıklarını söylüyorlar. Bazı çok uç durumlarda ise paralı askerlere bile başvuruluyor. Kimi tehlikeli ülkelerde görev alan yöneticileri bulup, onlara izlenimlerini ve tavsiyeleri sorduk.
RUSYA, ORTA ASYA VE KAFKASYA
Danone Kafkaslar ve Orta Asya Genel Müdürü Tuncay Tekdemir, Kazakistan, Türkmenistan, Özbekistan, Kırgızistan, Tacikistan, Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan’dan sorumlu. Daha önce Rusya ve Belarusya’dan da sorumlu olan Tekdemir, 8 yıldır Rusya’da görev yapıyor. Türkiye’de bulunduğu dönemde Rusya denilince Tekdemir’in aklına gelen ilk şeyler demirperde ülkesi, polis devleti, rüşvet ve mafya oluyormuş, ama işi kabul etmeden önce yaptığı ziyaretlerde bu görüşlerinin çoğu değişmiş.
Tekdemir’in gözlemleri şöyle:
-Güvenlik açısından son 10 yılda oldukça iyileşmiş durumda. Genellikle sokaklarda adi suça (kapkaç vb), kavga eden insanlara rastlanmaz. Diğer taraftan organize suçlar muhtemelen daha ağırlıklıdır, ama bunun iş hayatının çok daha farklı, büyük hacimli ve kompleks yerlerinde görüldüğünü duyuyoruz.
-Güvenlik için alınan tedbirler genellikle korumalı bir sitede yaşamak, şoförünüzün aynı zamanda gerektiğinde güvenliğinizi sağlayabilecek vasıflarda seçilmesi ve şirketlerin özel güvenlik servislerinden üst düzey yöneticileri ve aileleri için servis alması. Bunun dışında araçlara ve kişilere önlem olarak GPS cihazları yerleştirilmesi de yaygın bir uygulama.
-Birkaç kez şirket araçları, içlerindeki ürünler ile çalınmıştı. Araçlar çoğu zaman boş olarak polis tarafından bulunuyor. Birkaç gün sonra da satış elemanı aşırı alkol almış şekilde ve paranın tamamı harcanmış durumda…
-Bunun dışında ilk senemizde eşimin çantası aracından çalındı, içindeki pasaport, kredi kartları, dokümanları ve cep telefonu ile. Şirketi arayıp ne yapmam gerektiğini sorduğumda polise rapor etmemizi ve muhtemelen 1-2 gün içerisinde birisinin arayıp bize dokümanları getireceğini söyledi. Gerçekten de bir gün sonra yaşlı bir kadın arayıp dokümanları bulduğunu söyledi. Buluşma yeri kararlaştırıp gittim, dokümanlar geldi geri kalan her şey yoktu tabii ki çanta da.. Rusya’da pasaport ve doküman çıkartmak çok zor, hırsızlar bile bu durumun farkında..
-İnsanlar kuzeyde her ne kadar gülümsemese veya birbirine ilk bakışta şüpheci yanaşsa da özünde son derece yardımsever ve özverililer. Sadece biraz konuşmak ve votka ile dostluğu sağlamlaştırmak gerekli olabilir.
ENDONEZYA
Marsh Endonezya CEO’su Atınç Yılmaz, 1 yılı aşkın süredir ailesi ve 2 çocuğuyla Endonezya’da yaşıyor. Endon
ezya’ya gelmeden önce internetten bu ülkeyi araştıran Yılmaz, pek de iç açısı bir tabloyla karşılaşmamış: Deprem, sel, volkanik patlamalar, terörizm, kuş gribi haberleri vs. Hoşgeldin karşılaması da pek hoş olmamış. Yılmaz, ailesini Türkiye’den alıp Jakarta’ya getirmek üzere yola çıktığı günü şöyle anlatıyor: “Singapur’da uçak değiştirip, Jakarta uçağına binmemiz gerekiyordu. Singapur’a alçalmadan biraz önce uçağın bilgi ekranından haberleri merak edip açtım. Flaş haber olarak Jakarta’da The Ritz Carlton oteline bombalı saldırıda bulunulduğundan, ölü ve yaralıların olduğundan bahsediliyordu. Gözlerime inanamadım. Zira 2-3 saat sonra o otelde olacaktık. Eşime çekinerek olayı aktardığımda bana inanmadı. Kendisine, şaka yaptığımı zannetti. Jakarta’ya vardığımızda, bu otelin şehirde yer alan diğer Ritz Carlton olduğunu öğrendik.”
Yılmaz, Endonezya’ya girince beklentilerinden çok farklı bir ülkeyle karşılaşmış. Şehrin, binaların, alışveriş merkezlerinin, insanların, arabaların, ofislerin çok modern görünümlü ve temiz olduğunu söyleyen Yılmaz, güvenlik sorununun düşük gelirli banliyölerde olduğunu söylüyor: 
-Şehrin gelir seviyesi düşük kesimli banliyölerine yabancı olarak tek başınıza gitmeniz tavsiye edilmiyor.
-Endonezya’da 2000’li yıllardan beri özellikle aşırı İslami kesim kaynaklı terör olayları zaman zaman görülüyor. Bu konuda 2002’de Bali’de birçok yabancının hayatını kaybettiği bombalama olayı birçok kişinin unutmadığı bir olay. Bu konuda, özellikle otel, ofis, alışveriş merkezleri gibi yerlerde çok katı güvenlik önlemleri alınıyor.
-Yabancılara (ve özellikle Türkler’e) çok olumlu bakıyorlar. Jakarta’da 30 bin üzerinde yabancı çalışıyor ve 400’ün üzerinde de Türk var. Burası, tarih boyunca koloni olduğundan, yabancılarla yaşamaya alışıklar.
BREZİLYA
B’iota Brezilya Ülke Müdürü Onur Başdar, Brezilya’nın Latin Amerika Bölgesi’nde Venezuella ve Meksika’yla birlikte güvenlik sorununun en yüksek olduğu ülkelerden biri olduğuna dikkat çekiyor.
-Geceleri tek başına sokağa çıkmak, özellikle de geceleri trafik ışıklarında duraklamak tehlikeli olabiliyor. Araçların yüzde 90’ının camlarının siyah filmle kaplı olması da, güneşi engellemekten ziyade güvenlik sağlamak için yapılan bir uygulama.
-Kapkaç olaylarının çok yaygın olduğu Brezilya’da ‘favela’ denilen gecekondu mahallelerine polisin bile giremediği söyleniyor. Rio de Janeiro bölgesinde ise küçük sokak gangsterleri turistlerin cebine göz göre göre elleriniatabiliyorlar. Ülke genelinde ün salmış bir başka suç şekli ise fidye için adam kaçırmak.
-Ülkede yaşayanlar güvenliklerini sağlamak için ciddi tedbirler alıyorlar. Hemen hemen her yüksek bina elektrikli çitler, kameralar, 24 saat güvenlik ile donatılmış durumda. Daha yüksek güvenlik için şehrin merkezinde çok yüksek fiyatlardaki konutlarda oturmak neredeyse bir zorunluluk.
-Brezilya sokaklarında iş ya da kişisel amaçlarla dolaşırken fotoğraf makinesini ve haritayı göstermemek, ayrıca gösterişsiz giyinmek de güvenlik açısından önerilen yöntemler.
-Havalimanından kente yolcu taşıyan taksiler de güvenlik açısından gidilecek son noktaya yolcuyu ulaştırmadan ve hatta gidilen binanın güvenliğinden imza almadan yolcuyu arabadan indirmiyorlar.
-Suçun bu kadar yüksek olmasının altında ise büyük oranda gelir dağılımındaki adaletsizlik yatıyor. Şehrin en iyi ve en güvenli bölgesinde bile, sokağın başında kartonların üzerinde yaşayan insanlarla iç içe bir yaşam sürüyor.
Çete savaşlarına dikkat
IBM’in Kurumsal Hizmet Gücü programı kapsamında, Brezilya’da geçici bir süre görev alan Cemhan Baykal “Favela’ların çetelerin kontrolünde olması ve bu kapsamda ortaya çıkan çete savaşları, ülkeye gelen turistlerin ya da burada çalışacakyabancıların dikkate alması gereken konular. Güvenlik ise özellikle Rio de Janeiro ya da Sao Paolo gibi büyük şehirlerde göze çarpan bir sorun. Bu şehirlerde her dakika başınıza bir tehlike gelecekmiş düşüncesiyle yaşamaya alışmak bir parça can sıkıcı olabiliyor. Suç, temelde, getto ya da gecekondu mahallesi olarak adlandırabileceğimiz favela’lar kaynaklı ve yine favela’lar içinde gelişiyor” diyor.
NAMİBYA
Pfizer Dünya Sağlık Dostları programı ile Namibya’da 6,5 ay süre ile, bir sivil toplum kuruluşunda insan kaynakları danışmanı olarak görev yapan Aybike Budak, görev öncesinde çok ciddi bir oryantasyon programından geçmiş. Genel olarak yaşam koşulları, güvenlik, sağlık konularında detaylı eğitimle
r alan Budak, “Oryantasyon sırasında bize güvenlik konusunda çok titiz davranmamız gerektiğini üstüne basarak belirtmişlerdi. Hem sağlık hem de şiddet konusunda dikkatli olmamız bekleniyordu” diyor.
-Güvenlik nedenleriyle araba kullanmamız yasaktı.
-Her bahçeyi çevreleyen geniş duvarlar, elektrikli teller, uzaktan kumandalar, çeşit çeşit anahtarlar, güvenlik şifreleri hayatın ayrılmaz bir parçası; alışmak çok zor oluyor ancak dikkatli olduğunuz sürece en azından gündüzleri hayatımı normal devam edebileceğimi yerli arkadaşlarım sayesinde öğrendim. İlk yürüdüğüm günkü endişe ve çekingenliğimi kelimelerle tarif etmek çok zor tabii.
-Akşamları asla, gündüzleri ise ancak çantasız, dikkatli bir şekilde dolaşabiliyorsunuz. Beni de dönmeme yakın evimin sokağında bıçakla tehdit ederek telefonumu çalmaya çalıştılar. Güvenliğimiz engel olmasa yaralanabilirdim. Bir arka sokakta oturan arkadaşlarım bana gelirken taksi çağırıp beklemek yerine yürümeye karar verince her ikisinin de çantaları çalındı. Bir gece de bir adam sadece korkutma amaçlı olarak silahla bizi tehdit edip bir süre aracımızı takip etti, sonra peşimizi bıraktı.
AFGANİSTAN
İlk defa 2005 yılında Irak’ta proje müdürü ve ülke müdürü olarak çalışmaya başlayan M. Tuğrul Karaduman, Eylül 2009 tarihinden bu yana da Afganistan’da ASFA inşaatın ülke müdürü olarak görev alıyor. Karaduman’ın görev aldığı coğrafyada adam kaçırma, bombalama olaylarına çok sık rastlanıyor. O da zaman zaman bu tür olaylara tanık olduğunu söylüyor. Karaduman, bir anısını anlatıyor: “Aralık 2009 başlarıydı, birgün önceden şoförüme sabah saat 10’da gelmesini ve Bagram’a gideceğimizi söylemiştim; akşam görüşmede kullanacağım dosyaları hazırlarken elimdeki kağıt dosya vb yetişmeyince sabah erkenden bir taksiye atladım ve şehir merkezine kırtasiye ihtiyacımı karşılamaya gittim. Geri dönüş yolunda çok şiddetli bir patlamanın ardından tüm vücudumda hissettiğim bir basınç ve ardından üzerime dökülen arabanın cam parçaları ile ön koltukta öylece kalakaldım. İlk şoku atlatınca şoföre hemen buradan çıkalım diyorum ama adam ne diyor anlamıyorum, yol boyunca bir şeyler anlatmaya çalışıyorum yalnız adamdan cevap yok, bir ara adamın yüzüne baktım, adamın konuştuğunu dudaklarının hareket ettiğini ama benim kulağımda ki uğultudan başka hiçbir şey duyamadığımı fark ettim. Resmen hiçbir şey duymuyordum. Geçici bir süre hiç birşey duymadım.”
Karaduman’ın Afganistan izlenimleri şöyle:
Fidye için adam kaçırıyorlar
-Adam kaçırıp fidye isteme olaylarının perde arkasında Taliban’dan ziyade bizim burada ‘hırsız’ dediğimiz bir grup var. Taliban da adam kaçırıyor ama onların asıl hedefi kendi dünya görüşlerine ters hareket eden kişileri cezalandırmak. Fuhuş ve alkol bu grup tarafından kesinlikle hoşgörüyle karşılanmıyor ve siz bunu aleni olarak yaparsanız böylesi bir olaya çanak tutmuş olursunuz.
-Çok sık olmamakla beraber şehrin belli yerlerine bombalı saldırılar düzenleniyor. Ülkenin güneyi ve Pakistan sınırının bulunduğu eyaletlerde terör olayları daha geniş ve etkin.
-Hiç endişe duymuyorum desem tabiî ki yalan söylemiş olurum, ama gün içerisinde rahatça dışarı çıkıp tek başıma çarşı pazar işlerimi hallediyorum, bu noktada asıl endişe verici olan bombalı bir saldırının ortasında kalmak çünkü intihar saldırısı düzenleyecek kişilerin ne zaman ve nereye saldıracaklarını kestirmek imkansız.
-Tedbir olarak bazı şirketler kapılarında özel güvenlik bulunduruyor, dışarı çıkarken silahlı korumalar ve zırhlı araçlarla dolaşıyorlar, ama ben bunun daha çok dikkat çektiğini ve bu şekilde hareket ederek adres gösterdiklerini düşünüyorum.
-Şehir merkezinde işim varsa genellikle bildiğim tanıdığım şoförleri kullanmaya gayret ediyorum.
-Adres istedikleri zaman adres vermeden karşı tarafın iletişim bilgilerini alıp gerekirse ben sizi ararım diyorum; yaşadığım yere giriş çıkışlarıma dikkat ediyor ve genellikle düzenli olarak aynı saatte girip çıkmamaya, her gün aynı güzergahı kullanmamaya gayret ediyorum.
-Gerek şehir içine çıkarken gerek karayoluyla bir başka şehre gitmek durumundaysam yabancı olduğumu anlamayacakları kıyafetleri tercih ediyorum. Şehirlerarası yolculuğa çıkmam gerektiğinde yanımda mutlaka bir Türk ve güvendiğim 2 Afganlı’yla birlikte gitmeye dikkat ediyorum.
Toplu halde dolaşmayın
Karaduman’ın Afganistan’a iş için gideceklere tavsiyeleri ise şu yönde:
-Sokakta dolaşırken toplu değil 2’li veya 3’lü gruplar halinde ve arada
biraz mesafe bırakarak dolaşmakta fayda var.
-Dışarıda dolaşırken esnaf kendileriyle iletişim kurmak isteyecektir, Türk olduklarını ifade ederlerse daha candan ilgilenirler.
-Kabil’deki büyükelçiliğimizi özellikle de ticari ataşemiz Aydın Temizer’i mutlaka ziyaret etsinler.
-Her ne şart altında olursa olsun kesinlikle ama kesinlikle fuhuşa karışmasınlar kimse kurtaramaz.
Burcu ÖZÇELİK