Prof. Dr. Selim YAZICI

Personal Website

Türkler nasıl networking yapar?

Arkadaşıma gönder

Bağlantılarımızı artırmak, iş çevremizi genişletmek için zaman zaman networking’e ihtiyaç duyarız. Tanışma, tanıştırma ve tanınma sanatı olarak da bilinen networking yapış şekli de kültüre göre değişiyor. Yurtdışında mesafeli başlayıp zaman içinde gelişen ilişkiler, Türkiye’de hızlı ve samimi başlıyor fakat genelde uzun ömürlü olmuyor.

İş çevresini genişletmek, yeni bağlantılar kurmak için en etkili yollardan biri networking. Bir etkinlikte, toplantıda ‘merhaba’ ile başlayan bir sohbetin ileride iş ortaklığına dönüşmesi imkansız değildir. Hele ki ilk dakikalarda kaynaşan, “Memleket nere?” muhabbetine giren bir kültürden geldiğimizi düşünürsek… Kültürümüzde kaynaşmak var, mesela yanımızda daha önce hiç görmediğimiz, tanımadığımız iki kişi konuşurken çekinmeden konuyla ilgili düşüncelerimizi, tecrübelerimizi anlatmaya başlarız. Türkler için girişte problem yok. Asıl sorun iletişim veya ilişki devam ettikçe, ilerledikçe ortaya çıkıyor. Yani ilişkiyi sürdürmek söz konusu olunca.

 

Konu tanışma, tanıştırılma ve ilişkiler olunca kültürün etkisi büyük oluyor. Ülkeden ülkeye networking yöntemleri değişiyor. Peki Türkler olarak networking konusunda ne kadar iyiyiz? Aslında bu sorunun cevabı networking’in tanımına bağlı. Business Networking Akademi Kurucusu ve Networking: Tanışma, Tanıştırma ve Tanınma Sanatı kitabının yazarı Ertuğrul Belen, networking’i sadece tanışmak olarak düşünürsek Türkler olarak çok başarılı olduğumuzu söylüyor: “Memleket neresi diye başlayan konuşmaları hepimiz öyle ya da böyle bir yerde duymuşuzdur. Ya da hemen yanı başındaki kişilerin sohbetine 40 yıllık arkadaşları gibi dahil olanları da biliriz. Networking, tanışma, tanıştırma ve tanınma sanatıdır. Berberin tanıştırmasıyla berber koltuğunda başlayan bir konuşmanın iki kişinin bir sene içerisinde milyon TL üzerinde iş yaptığına da şahit oldum.

Yani tanışmanın ötesinde bir eylem. Güçlü ilişkiler, istikrarlı ve sürekliliği olan bir çevre oluşturmak networking’de esastır. İşte bu tanım doğrultusunda henüz iyi değiliz. Küçük bir yanlış anlaşmada hemen küsmek, en eski dostlukları hatta ortaklıkları bile bir kalemde silmek maalesef ülkemizde sık rastlanan bir davranış. Bu, belki bağlantıları görselleştiremediğimiz için olabilir. Yani yanınızdaki kişinin bir kişi değil, 200 kişiyi tanıyan bir network olduğunu düşünseniz, belki ilişkileri bir kalemde silip atmak daha zor olurdu. Ancak bu öğrenilen bir eylem: Çocukluk, eğitim sistemi, toplum ve kültürün bir izi.”

 

Bire bir iletişimde kötüler
Kültür de bir toplumun tüm networking davranışlarını belirleyen temel etkenlerden biri. Dünyada her ülke için geçerli yapılmış networking araştırmaları olduğundan bahseden Belen, “Mesela Dr. Zimbardo’ya göre networking ve birebir tanışmadaki en önemli engel, korku ve çekingenlik. Yani ‘ben merhaba derim ama ya o bana aynı samimiyetle cevap vermez ve rezil olursam’ kaygısı. Öyle ki bir araştırma binlerce kişiyle konuşan kitle önünde konuşma yapan profesyonellerle yapılmış. Sonuç çok şaşırtıcı çıkmış. Binlerce kişiye seslenen bu insanların yüzde 70’i birebir tanışmalarda çekingen çıkmışlar.”

Türkiye İstatistik Kurumu’nun 29 Aralık 2009’da yayımladığı 229 no’lu haber bülteninde 15-34 yaş arasında iş arayanların yüzde 62.6’sı ilk işlerini aile, akraba ve arkadaşlarının sayesinde bulduklarını belirtmiş. Belen’e göre bu bir iyi bir de kötünün habercisi:

İyi olan:
Yurtdışına göre aile yapımız halen daha güçlü ve bu hayata daha güvenli bakmamızı sağlıyor olabilir.

Kötü olan:
Hayatımızın ilk çeyreğinde aile ve içinde büyüdüğümüz yakın çevrenin bizim için kurduğu hayal kadar ilerleyebiliyoruz.

Yani hayatın iplerini elimize alıp, aslında istediğimiz herkesle rahatlıkla tanışıp hayatımıza şekil vereceğimizi fark edemiyoruz.

Mesafeyi ayarlayamıyoruz
Türklerin sıcak kanlı olması networking yapmasını tanışma sürecinde kolaylaştırıyor. Ama tanışmaları, güçlü iş bağlantılarına çevirmekte sıkıntı yaşanıyor. Bizdeki ayaküstü konuşmaların iş noktasında derinleşemediğini belirten Belen, halen iş konuşmayı ve beraber çalışmak için ortak nokta aramayı ayıp olarak gören çok insan olduğunu söylüyor: “Ben bunu arabayla giderken kaybolan ve yön sormayı reddedenlere benzetiyorum. İş bağlantıları aramak bir zayıflık ya da eksiklik değildir. Networking ihtiyaç olduğunda değil olmadan yapılmalıdır. Oysa iş yapma beklentisinde olup derneklere üye olan ama sadece konuşmadığı ve beklediği için hayal kırıklığı olan binlerce kişi görüyorum.”

Türklerin bir başka problemi ise mesafeyi ayarlayamaması. Bir etkinlikte yakınlaşılırsa bundan sonra iletişimin aynı şekilde devam edeceğini düşünen Türkler bu aşamada çuvallıyor. Belen bu durumu şu örnekle açıklıyor: “Wall Street gazetesine demeç veren adamlar ve kadınlarla iş çıkışı yemeğe gider hatta şirket kutlamalarında dans ederdik. Ertesi gün olurdu herkes konumunun gerektirdiği mesafe ve ciddiyete otomatik geri dönerdi. Türkiye’de mesafeyi özellikle iş yerinde azalttığınızda sanki sürekli o yakınlıkta olunması gerekiyormuş hissi oluşuyor. Ya da iş yerindeki ciddiyetle iş sonrasındaki samimiyetin yerleri karıştırılıyor.” Bu da birkaç olumsuz şeye sebep oluyor:

* Daha mesafeli ve soğuk duran “yüz vermek istemeyen” insanlar. (Özellikle yöneticiler)
* Hayatının büyük bir bölümünü işinde geçirse bile, çevresinde mesafe koruma savaşı veren insanlardan dolayı oluşan mutsuzluklar. (Özellikle çalışanlar)

Networking konusunda Türkiye ve Batı karşılaştırması

Batı, Türkiye, Ortadoğu ve Doğu… Hepsinde networking farklı yorumlanıyor. Mesela Amerika’da iş ilişkileri hızlı kurulurken, Türkiye’de ilk saatlerde mesafeli ama ilk keyifli sohbette samimiyet başlıyor. Ortadoğu’da ne ilk tanışma ne de ilk sohbet esas. Önemli olan kim olduğunuz ve tanışma vesilesiyle ilgili uzmanlık ve gücünüz. Doğu’da ise bin yıllık ömür varcasına ilişkilerin zamanla güçlenmesi ve nadaslı gelişmesi isteniyor.
Belen, Türkiye ve Batı’yı birkaç ana başlıkta şöyle karşılaştırıyor:

Tanışma Hızı
Türkiye:
İlişkiler ilk saatlerde mesafelidir. Ortak bir tanıdık olması ya da ilk keyifli bir sohbette 40 yıllık arkadaş gibi yakın olunur. Ancak hızlı gelişen samimiyet, bir o kadar da hızlı bozulabilir.
Amerika: Tanışma çok hızlıdır. Bu hız ve bazen fazla yüksek enerji seviyesi Türkiye için samimi
yetsiz ve yapay algı yaratır. Ancak kurulan bağlantılar yıllar içerisinde çoğu zaman istikrarla gelişir.

Tanışma sırasında ilk cümleler
Türkiye: Tanışma sırasında kendi ismini ve belki firmasını söyler. Sonra karşısındakini dinler. Yanında tanıdığı varsa genellikle onunla sohbet etmeyi tercih eder. Yeni kişi sohbet etmek istiyorsa ona uyum sağlar.
Amerika: Asansör cümlesi kavramına önem verir. Kendini sadece ismiyle değil yaptığı işi sıkmadan akılda kalıcı bir şekilde anlatır. Karşısındakinin konuyla ilgisine göre detaylandırır ya da onun ilgilenebileceği konuyla ilgili ona soru sorar.

Kimseyi tanımadığı bir konferans
Türkiye: Olabildiğince yalnız gitmez. Gidiyorsa da muhakkak giriş itibariyle gözü tanıdıklarını arar.
Amerika: Tanımadıklarıyla sohbet edeceği ortam ya da durum kollar. Konferans öncesi açılış konuşmaları ya da ayaküstü sohbetin olduğu her fırsatı değerlendirir.

Sohbet içeriği
Türkiye: Kendini, başarılarını ve son projelerini anlatmayı ayıp görür. Genellikle bir tanıdık ondan bahsederse detayları verir.
Amerika: İş konuşmayı ve yaptığı işleri anlatmayı esas alır. Çünkü bu bilginin sadece tanıştığı kişiye değil onun çevresiyle de paylaşabileceği bir bilgi olarak görür.

Tanıştırma
Türkiye: Tanıdıkları tanıştırmak ağırlıklı hislerle yapılır. Bu bazen yanlış iş birliklerine sebep olur. Taraflar tanıştıranı suçlu bulabilir.
Amerika: Tanıştırmak için birlikte iş yapmış olmayı ya da iş etiğini bilmesini esas alır. Bunu bilmeden tanıştırmayı bir itibar riski olarak görür.

Kartivizit Verme
Türkiye: Duruma göre ve özellikle talep olduğunda verir. Sosyal ortamlarda genellikle yanında taşımaz.
Amerika: Ninja gibidir. Çok kartvizit dağıtır. Ancak kartvizit vermeyi iş ya da sosyal diye ayırmaz. Kartvizit, iletişimi sağlayan aracıdır.

Türklerin en çok yaptığı hatalar
Belen’e göre networking yaparken Türklerin en çok düştüğü hatalar şunlar:
* Önyargı: İçten samimi bir merhaba aslında tahmin ettiğimizden çok daha fazla yol gidiyor. Networking önünüze gelen herkesle sahte bir gülümsemeyle tanışıp kartvizit vermek demek değil. Tanımı doğru oturtmak ve Türkiye’ye uygun hale getirmek gerekiyor.
* İstikrar: Ülkemizde ilişkiler konusunda biraz tez canlıyız. İş düşmeden, iş dünyasındaki ilişkileri taze ve güncel tutma konusunda bireysel ve kurumsal stratejilerimiz yok.
* Beklemek: Networking almadan önce vermektir. İlk hamleyi daima siz yapmalısınız. Birçok işadamı ve işkadınının STK’lar ve diğer gruplara iş yapma ve ticaret beklentisiyle üye olduğunu ve sonra sadece beklediğini görüyorum. Sonuç elbette memnuniyetsizlik ve üye oldukları yapıyı suçlamak. Oysa networking’in sihirli bir değneği yoktur. İlk adımı siz atmalı, tanışmalı, sonra etkili olacağınız kişileri tanıştırmalı ve bunun hızla yayılmasını sağlamalısınız.

Kitapta neler var
Optimist Kitap’tan çıkan Networking: Tanışma, Tanıştırma ve Tanınma Sanatı kitabı, iş dünyası ve sosyal yaşantınızı hayalleriniz doğrultusunda, ilişkilerle tasarlamanın önemine dikkat çekiyor. Hedeflerinize, ancak diğer insanlarla kurduğunuz güçlü bağlantılarla ulaşabileceğiniz fikrini ve bu süreçte tanışma, tanıştırma ve tanınmanın inceliklerini ele alıyor. Networking bugüne kadar duyduğunuz pek çok şeye temas ediyor; iletişim, vücut dili, etkili konuşma, iş geliştirme, kariyer planlama, satış teknikleri, motivasyon, insan kaynakları, liderlik…

Kitapta ayrıca sektörel networking, emeklilik ve networking, kadınlar, engelliler ve networking gibi konulara da yer veriliyor. Bunun dışında bayram ve özel günlerde nasıl davranılması gerektiği, neler giyilebileceği gibi püf noktalara da değiniliyor.

 

Kaynak: Zeynep MENGİ, Hürriyet İK, 18 Kasım 2012, s. 10.