İş Yeriniz Depreme Hazır mı?
Depreme nerede, ne zaman yakalanacağımızı kimse bilmiyor. Herkes haklı olarak evinin güvenliğinden endişe ediyor peki ya günümüzün 3’te 1’ini geçirdiğimiz işyerlerimiz depreme ne kadar dayanıklı? Bodrumlarda, zemin katlarda, ev olarak inşa edilen ve sonradan işyerine çevrilen binalarda, yüksek katlı plazalarda çalışanlar ne kadar güvende? İşvereniniz binanın sağlamlığını hiç denetledi mi? Sizin şirketinizde afet yönetmeliği var mı? Depreme işyerinde yakalanırsanız ne yapmanız gerektiğini biliyor musunuz?
Türkiye’de binaların ne kadarının depreme dayanıklı olduğuna dair bir araştırma yok, ama çoğunun ne kadar dayanıksız olduğunu daha önce yaşanmış depremlerden gördük. Binalarını deprem yönetmeliğine göre inşa eden, zemin özelliklerini dikkate alan, uygun malzeme kullanan, acil çıkış planları olan, eşyalarını sabitleyen işyeri sayısı çok çok az.
Özellikle KOBİ’lerde durum çok vahim. Diğer taraftan organize sanayi bölgeleri de fay hatları üzerinde veya yakınında, sel rotaları üzerinde kurulmuş vaziyette.
Yüksek katlı plazalar da risk altında. Yüksek katlı ve farklı işyerlerinden oluşan plazalarda ofis donatılarının devrilme risklerinden acil çıkışlara kadar birçok konu büyük tehlike oluşturuyor. Bu yapılarda çoğu acil çıkış merdiveni sigara içme alanı veya fazla eşyaların konulduğu depo alanı olarak kullanılıyor. Çalışanların konuya önem vermemesi, talepkar olmaması ise ayrıca bir sorun teşkil ediyor.
Yüksek katlı yapılarla ilgili deprem yönetmeliği yok
İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Cemal Gökçe, yapı stoğumuzun genelinin depreme dayanıklı olmadığını, bugün İstanbul’da yaşanacak 7 şiddetinde bir depremde pek çok işyerinin devredışı kalacağını söylüyor: “2000 sonrası yapılmış yapıların kısmen güvenli oldukları söylenebilir, ama 2000 öncesi yapılmış olan yapıların büyük bir çoğunluğunun deprem güvencesi olmadığını biliyoruz. 1999 yılında yaşadığımız depremde bölgedeki yapıların yüzde 6’sı göçtü, yüzde 7’si ağır hasar gördü, yüzde 12’si orta hasar gördü, dolayısıyla yapıların yüzde 25’i oturulamaz hale geldi. Bugün İstanbul’un yaşayacağı bir depremde yaklaşık olarak yüzde 25 mertebesinde yapı oturulamaz duruma gelecek. Ne yazık ki 1999 yılında yaşamış olduğumuz depremde sadece konutlar hasar görmedi, işyerleri de alışveriş merkezleri de önemli ölçüde hasar gördü. İstanbul’da konut nitelikli üretilen ama sonradan bozularak işyerine çevrilen, işyeri olarak kullanılan bodrum ve zemin katlardaki işyerlerinde önemli sayıda insan çalışıyor. İstanbul’un yaşayacağı 7 ve üzeri bir depremde önemli ölçüde işyeri devredışı kalacak.”
Peki ya plazalarda durum nedir, yüksek katlı plazalar depreme ne kadar dayanıklı? Cemal Gökçe “yaşayarak göreceğiz” cevabını veriyor ve nedenini şöyle açıklıyor: “Bizim bir deprem yönetmeliğimiz var, bu deprem yönetmeliği 60 metre yüksekliğe kadar olan yapılar için geçerli, fakat yüksek katlı yapılarla ilgili bir yönetmeliğimiz halen yok. Dolayısıyla bu binaların nasıl ve neye göre yapıldıklarını gerçekten bilmiyoruz. Bu yapıların depremde ayakta kalıp kalmayacaklarını ne yazık ki yaşayarak göreceğiz.”
Depremden sonra birçok kişi oturduğu konutun depreme dayanıklı olup olmadığını anlamak için inşaat mühendislerinin kapısını çaldı. Başvurması da doğaldı çünkü 1999 depremi Türkiye tarihinde milat olacak bir depremdi. Fakat başvuru yapanların büyük kısmı ev sahipleriydi. Sanki depreme sadece evde yakalanılırmış gibi, işyeri olarak ‘gelin benim işyerimin sağlamlığını tespit edin’ diyen şirket sayısı çok çok az.
Depreme dayanıklı işyeri nasıl olur?
Depreme dayanıklı bir binanın öncelikle zemin etüdünün ve uygun teknikle inşasının yapılmış olması gerekiyor. Diğer önemli bir nokta da dolap, raf, çay-kahve makinası gibi devrilme riski yüksek ofis araç gereçlerinin sabitlenmesi.
GEA Arama Kurtarma Grubu Koordinatörü Umut Dinçşahin, depremlerden sonra meydana gelen zararların büyük bölümünün sadece bina yıkımlarından değil yapısal olmayan unsurlardan kaynaklandığına dikkat çekiyor. Dinçşahin’in sözünü ettiği ofislerde yapısal olmayan elemanların yarattığı tehlike kaynaklarından bazıları şöyle:
– İnce yapı elemanı olarak tanımlanan duvar kaplamaları, asma tavanlar, güvenlik filmi kaplanmamış geniş cam yüzeyler, aydınlatma elemanları, kablo taşıyıcı tavaların düşmesi, kırılması;
– Acil çıkış yollarına konulan mobilyalar veya ofis ekipmanları;
– Düşen ve devrilen eşyaların çıkış yollarını kapaması;
– Dolapların kapaklarının açılması sonucu dolaplardaki eşyaların veya klasörlerin düşmesi;
– Açık ofislerde hiçbir yere sabitlenmemiş mobilyaların devrilmesi;
– Ofislerde çok sık kullanılmayan ve düzensiz depo ve ardiyelerde bulunan niteliği belirsiz maddelerin bulunması.
font>
Bu gibi tedbirsizlikler yaralanmalara, ölümlere, tahliye etme güçlüklerine, maddi kayıplara neden oluyor.
1999 depremi sonrasında inşa edilen bina ve işyerleri uygun inşaat tekniği ve zemin etüdlerine önem verilerek yapılsa da yapısal olmayan hasarlarla ilgili önlem hemen hemen hiç alınmıyor. AKUT Arama Kurtarma Derneği Eğitim ve Araştırma Enstitüsü Başkanı Dündar Şahin, “Küçük bir test yapmak isterseniz, pazartesi günü ofis veya fabrikanıza gittiğinizde hemen arkanızdaki dolabın sabitlenip sabitlenmediğini, kritik makina parkurunuzun sabit olup olmadığını veya çok kritik şirket bilgi ve operasyonlarının yapıldığı ana bilgisayar server’inizin durumunu kontrol edebilirsiniz” diyor.
Peki yeni binalar daima depreme dayanıklı mı oluyor? Yıldız Teknik Üniversitesi Ögretim Üyesi Doç. Dr. Zeynep Gül Ünal, bu soruya şöyle yanıt veriyor: “Deprem bölgesinde yer alan ve yeni inşa edilecek yapılara ilişkin tüm teknik tanımları içeren, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı tarafından hazırlanan bir Deprem Bölgelerinde Yapılacak Binalar Hakkında Yönetmelik bulunmakta. Yasal olarak tüm yeni inşa edilen yapılarda bu yönetmeliğe uyma zorunluluğu var. Ama özellikle 2011 Erciş ve Van depremlerinde yıkılan yeni binalar, yapı projelerinin tasarım, uygulama ve/veya denetim aşamasında bazı aksaklıklar olduğunu acı bir şekilde gösterdi.”
Sizin şirketinizde acil durum planı var mı?
İşyerlerinin başta deprem olmak üzere tüm diğer afetlere dayanıklı olabilmeleri için öncelikle afet acil durum planlarının hazır olması, her yıl uygun sayıda tatbikatla bu planların denenmesi, gerekli iyileştirme, geliştirme ve değişikliklerin yapılması gerekiyor. Ama ne yazık ki şirketlerin çoğunda deprem ve afet yönetmeliği bile yok. Yenibiris.com üzerinden insan kaynakları uzmanlarına şirketlerinde deprem ve afet yönetmeliklerinin olup olmadığını sorduk. 832 insan kaynakları yetkilisinden yüzde 62.7’si böyle bir yönetmeliklerinin bulunmadığını söyledi.
Deprem ve acil durumlarla ilgili yönetmeliği olan birçok şirkette de çoğunlukla bu yönetmelikler sadece yazıda kalıyor. Şirket-lerde acil durum ekiplerine dahil olan bireyler ya ekip üyesi olduklarını bile bilmiyorlar, ya da bilseler de eğitim almadıklarından ne yapacaklarından habersizler.
Dündar Şahin, acil durum planlamasında yapılan önemli bir hatanın da ekiplerin koruma, kollama, kurtarma, yangın, ilkyardım ekipleri gibi fonksiyonel olarak ayrılarak farklı eğitimlere tabi tutulması olduğunu söylüyor ve ekliyor: “Oysaki hiçbir acil durum tekil bir sonuç yaratmaz. Bir deprem sonrası aynı olay yerinde yangın olabileceği gibi, yıkıntıya ve yaralılara müdahale edilmesi gerekebilir. O nedenle tek bir acil durum ekibi tanımlayarak ekip üyelerinin çoklu eğitime dahil edilmeleri pratikte daha çok işe yarayacaktır.”
Yapılacak acil durum planlaması ortaya çıkan her yüksek risk başlığına cevap verebilmeli ve tüm çalışanlar tarafından biliniyor olmalı.
Şirketlere afet acil durum planlama eğitimleri ve danışmanlığı veren Beyaz Gemi eğitmenlerinden Şebnem Tezcan, özellikle küçük işletmelerin büyük bir kısmında afet hazırlıklarıyla ilgili bir planlama bulunmazken, orta ve büyük işletmelerde bu konunun daha titizlikle ele alındığını söylüyor.
Şebnem Tezcan, acil durum planı yapmak için 8 temel adımı şöyle sıralıyor:
– Ekiplerin oluşturulması
– Tehlike ve risk analizi: Ciddi sonuçlara yol açabilecek tehlikelere maruz kalabilecek mekânlar ve tahmini insan sayısı, birimlerin bu tehlikelere yönelik hazırlıkları ve eksiklerinin belirlenmesi
– Zarar azaltma: Doğacak zararları azaltmak ve ortadan kaldırmak için zarar azaltma planları oluşturulması
– Komuta ve acil durum servisleri: Yapılacak tüm çalışmalar için gerekli komuta, kontrol ve koordinasyon sistemleri ile merkezlerinin kurulması, özellikle de müdahale aşaması için acil durum servislerinin oluşturulması
– Prosedürler: Afet Acil Yardım Planları’nda yer alan görevleri yerine getirmek için detaylandırılmış dokümanların hazırlanması
– Eğitim ve tatbikat: Planlarda yazılı olanların bilinmesi, süreçlerin gerçekten ne anlama geldiğinin anlaşılması, plan kapsamındaki görevleri uygulayabilmek için gerekli bilgi ve beceri düzeyine ulaşabilmesi
– Yardımlaşma ve işbirliği: Komşu kurumlarla karşılıklı işbirliğinin yapılması
– Acil durum malzemeleri: Hangi malzemelere ihtiyaç duyulabileceği konusunda bir planlama yapılması
Şebnem Tezcan, “Yasalarla tanımlanan ve istenen hazırlıkların yapılması elbette önemli ancak bundan daha önemlisi bizlerin bu hazırlıkları sorması, öğrenmesi, önemsemesi ve uygulaması olacaktır. Kendi iş yerimizinacil durum planını detaylarıyla bilmeliyiz, çocuğumuzun okulunun acil durum planını merak etmeli ve öğrenmeliyiz. Yine eşimizin, ailemizin diğer fertlerinin çalıştıkları yerlerin acil durum planlarını öğrenmeli, bu planların gerçekten uygulanabilir olup olmadığından emin olmalıyız. Yani burada belirleyici olan iş yerlerinin afet planlarının olup olmamasından ziyade, çalışanların bu
planı ne kadar benimsedikleri ve uyguladıkları olmalıdır” diyor.
Afet tatbikatı tiyatro provasına benzer
Arama kurtarma eğitimleri veren kuruluşlar, gittikleri şirketlerde ne istediğini bilmeyen ya da yanlış bilgilendirilen pek çok personelle karşılaştıklarını söylüyorlar.
Umut Dinçşahin, ağaca ip bağlayıp camdan inmeye çalışanlardan, merdivenden yukarı kata çıkarak kurtulacağını düşünenlere kadar pek çok yanlış bilgi sahibi kişiyle karşılaştıklarını söylüyor. Gittikleri şirketlerde kendilerini en çok üzen şeylerden birinin de yangın veya deprem alarmı verildiğinde dışarı çıkmayan, iş toplantısını bölmeyen veya elinde çay veya kahvesiyle toplanma alanına sallana sallana giden, konuyu önemsemeyen çalışanlar ve yöneticiler olduğunu söyleyen Dinçşahin, ”Afet tatbikatları bir tiyatro oyununa hazırlanmaya benzer provada ne yaparsanız oyunda da aynı şekilde oynarsınız. Afet tatbikatlarında ne yapıyorsak reflekslerimiz ona göre şekil alır ya da hiçbir şekil almaz” diyor.
Dinçşahin bu konuda çok iyi düzenlemeler yapan şirketler de olduğunu söyleyerek Unilever’i örnek gösteriyor: “Bütün çalışanlarını (hatta ailelerini) ve bütün ofislerini kapsayan hazırlıklar, risk analizleri, potansiyel tehlikelere karşı dekorasyon değişiklikleri yapıyorlar. Her fabrikada arama kurtarma ekipleri mevcut ve aynı zamanda her ofiste tahliye kontrol ekipleri kuruyorlar. Afet sonrasında personelinin kullanımına sunmak için çadır battaniye gıda stoklaması yapıyor hatta çalışanların ailelerini barındırmak için çadırkent planlıyorlar.”
Deprem anında ne yapmalı?
Depremdeki en doğru davranış modeli, depremi olduğu yerde karşılamak, kaçmaya veya koşmaya çalışmamak. Türkiye’de karakteristik yapı stoğu oldukça karışık ve heterojen bir durum sergilediğinden depremdeki davranış şekilleri de farklılık gösteriyor. AKUT Arama Kurtarma Derneği Eğitim ve Araştırma Enstitüsü Başkanı Dündar Şahin deprem sırasında ve sonrasında yapılması gerekenleri şöyle sıralıyor:
Deprem sırasında
-Eviniz, okulunuz ve işyerinizdeki eşyalarınuygun teknikle sabitlendiğini varsayarsak ve binanızın da yıkılmayacağını düşünürsek bu durumdaki en doğru davranış, olduğunuz yere çöküp, başınızı iki kolunuzun arasında alarak, masa veya dolap üzerindeki savrulabilecek küçük ev-ofis eşyalarına karşı korunma sağlamak olmalıdır. Hatta masa veya sıra altında bu hareketi yapmak büyük avantaj sağlayacaktır.
– Yine eviniz, okulunuz ve işyerinizdeki eşyaların uygun teknikle sabitlendiğini varsayarsak fakat binanızın deprem yönetmeliklerine göre yapılmadığını düşünürsek, yukarıdaki davranışı yaptığınızda yıkılan duvar veya tavanın altında ezilerek ağır yaralanmanız hatta hayatınızı kaybetmeniz çok daha olasıdır. Bu noktada doğru davranış ise ağır ve sabit bir ev eşyasının altına değil yanına uzanarak hacim küçültmeniz (ayaklarınızı karnınıza çekerek) başınızı iki elinizin arasına alarak ev veya ofis eşyasına tutunmanız yaralanma olasılığınızı çok daha azaltacak doğru davranış olacaktır.
– Eğer eviniz, okulunuz ve işyerinizdeki eşyaların sabitlenmediğini ve binanızın da deprem yönetmeliklerine göre yapılmadığını düşünürsek, önerilebilecek doğru bir davranış modeli ortaya koymamız mümkün olmamaktadır.
Türkiye’deki yapı stoğu ve sabitlenmemiş ev ve ofis eşyaları düşünüldüğünde C maddesinde bahsedilen durum daha vahim olarak karşımıza çıkacaktır.
Deprem sonrasında
– Kibrit, çakmakgibi patlamalara neden olabilecek ateş kaynaklarını kullanmayın. Işık kaynağı olarak sadece fener kullanın.
– Dışarı çıkarken komşularınızı da kontrol edin. Bina yıkılmamış olsa bile herhangi birinin üzerine düşecek ağır bir cisim yaralanmalarına neden olabilir.
– Haber almak için yanınızda seyyar radyo bulundurun. Radyo dinleyerek, yetkililerden deprem hakkında sağlıklı bilgi almaya çalışın.
– Depremden sonra gelebilecek olan artçı şoklar hasar görmüş binaları yıkabilir. Binanıza girmeden çok iyi kontrol edin. Az bir hasar varsa bile kesinlikle içeri girmeyin.
– Depremin ardından dışarı çıkarsanız binanızın önünde beklemeyin. Sallantı esnasında çatınızdan yerinden oynamış kiremitler düşebilir.
– Kırılan camlara ve etrafa saçılan maddelere dikkat edin.
– Gaz, su, elektrik tesisatlarını hızlı bir şekilde kontrol edin, hasar varsa kapatın.
– 72 saat içinde bölgeye yardım gelmeyecekmiş gibi hazırlıklı olun.
– Hasarlı binalardan uzak durun. Deprem sırasında bir binanın yüksekliğinin 1.5 katı kadar bir alanda hasar etkisi mevcut. Örneğin 10 metre yüksekliğindeki bir binadan en az 15 metre uzaklaşmak gerekiyor.
Aile afet planınız hazır mı?
Afet sonrası çalıştığınız veya eğitim aldığınız binadan çıkınca aile afet planınızı uygulayın. Unutmayın planlı olursanız sevdiklerinizle daha kolay buluşursunuz. En kötü plan dahi plansız olmaktan iyidir. Tabii ortak planınızı tüm aile fertleri de bilmeli. Haberleşmede yaşanması muhtemel kesintiler
ve şebeke yüklenmelerini öngörerek afet sonrası için haberleşebilmek için bölge dışı bir bağlantı kişisi belirleyin. Şehir dışından birine afet sonrası ulaşmak daha mümkündür. Telefonları meşgul etmeyin, SMS göndererek haberleşmeyi kullanın. Yardıma ihtiyacı olanlara şans verin!
Kaynak: Burcu ÖZÇELİK, Hürriyet İK, 25 Haziran 2012, http://www.yenibiris.com/HurriyetIK/Oku.aspx?ArticleID=12041